17 Eylül 2016 Cumartesi




O'nun hakkında yazılan tüm güzel ve anlamlı satırlara bi satır daha eklemeyeceğim..
O'nun hakkında yazılan olumlu herşeye tüm kalbimle katılıyorum...
Ama ben O'nun için üzülmedim...
Anlamsızlaştığımızı, hırsızlaştığımızı, yalancılaştığımızı, nankörleştiğimizi,ahlksızlaştığımızı kısacası kötüleştiğimizi daha fazla görmeyeceği için...Kutlanmayacak bayramlarda yüreği daha fazla ezilmeyeceği, içine çekildiğimiz karanlıklarda kararmayacağı için şanslı bile..
Işıklarda uyu TARIK AKAN...



Sizler olmayan çocuklarsınız…
Sizler hiç doğmamış gibi, gölgelerin içinde ve 
Yüzünüze tek tek bakılmadığında hepsi birbirine benzeyen
Sıradan, avare, hiç doymayan, hiç uyumayan, hiç tükenmeyen
Çoğu kere neşeli, çoğu kere hasta,öksüren, kusan, ölen
Sizler sokak çocuklarısınız..
Açlığı en iyi bilen, susuzluğu çamurlu bir suda özleyen,
Sütü bazen hiç içmemiş, otu bazen hiç koklamamış, okşanmayı hiç bilmemiş,
Korku dolu bakışlarınızda kaybolduğum..
Hiç birinize yeterince..yetemediğim..
En can siperane haykırışlarımda ve en korkulu rüyalarımda
Beni korursunuz, bana dokunursunuz oysa ben sizi koruyamam
Ben sizi hiç yaşatamam / hep ölürsünüz..
Demir kutuları durduramam, demir kalpleri ısıtamam
Sizleri alıp bir cennet yaratamam çünkü
Dünyada sevgiye ayıracak bir cennet yok..
Gökdelenler ve kötü insanlar her yerde..
Çünkü dünyada bize ait bir yer yok…
Bazen tellerin arkasında demir kafeslerde kan dışkılayan ve 
Ölümü bir meleği bekler gibi sabırla bekleyen..
Hiç annesi olmamış gibi / görmesem inanacağım..
Süt dolu şefkatli memeleri hiç emmemiş gibi
Adam sınıfına sokulmayan ve tekmelenen ve tükürülen ve aç bırakılan…
Sizler benim çocuklarımsınız..
SİZLERRRR!!!!!

Kader Yılmaz

7 Eylül 2016 Çarşamba

Bugün öğleyin saat 12.00 gibi bir hanım aradı Bafra'dan..Malum olay, barınak diye aradı..''Değilim'' dedim, ''barınak gönüllüsüyüm, birisi googleye bafra barınağı diye kayıt düşüp benim numaramı vermiş'' diye ekledim..Bir kedicik varmış..Gazi paşa, Nar sokak..Falanca evin duvarında...Ağzından köpükler geliyormuş..''Barınak kedi almıyor'' dedim..''Aracınız varsa veteriner adresi vereyim veya bir kutuya koyup götürün'' dedim..''Veteriner için param yok'' dedi..''Benim de hem aşırı veteriner borcum var hem de aracım yok, o çocuğun acilen fakülteye ulaşması lazım'' dedim..''Taksi borçlarım bitmedi bile yeni temizleniyorum'' dedim..İnsan dayanamıyor işte..''Bekle geliyorum ben bi bakayım,sen yoğurt vermeye çalış bugün çok sıcaktı, susuzluktan fenalaşmış olabilir yanına su koy'' dedim..Su koymuş ama başını kaldırıp içemiyormuş..Size yazmadım bile vakit yoktu bilgisayara..Hemen ev elbisemi (gecelik) çıkarıp bir tişört taktım, tuvalete girdim evden çıkmadan.. alışkanlık....Ömer ''anne telefonun çalıyor'' diye geldi kapıya..Elimi uzatıp aldım..Aynı kadındı yine arayan..''Kedicik öldü'' dedi..''Gelmenize gerek yok''..Bugün Bafra'da sebebi bilinmeyen bi şekilde bi kedicik öldü...Bi taraflarıma dokunarak gitti..Hiç tanışmadık ama ben de iz bıraktı..

5 Eylül 2016 Pazartesi

Yiyecek satan bir işyerin var...Yemeklerin kokusu taa sokağa taşıyor ve dükkanın önünde aç olduğu her hallerinden belli bir sürü canlı yalanarak etrafı kokluyor..Ve onlara verebileceğin bir sürü yemek artığı, masalarda kalıntı ekmek, dibi sıyrılabilecek yemek suları, gece yarısı lavaboya boşaltıp ziyan edeceğin fazla çorba suları var..Ama sen hiç birini yapmıyor, boş kaldığın her dakika dükkanın önünde oturup sigara meşrubat içerek o etrafı koklayan aç canlıları kovalıyorsun..ADAM MISIN LAN SEN!!!!!!!!!!
Alanya'daydım, büyükçe bir pastanenin önünde duruyordum.Pastanenin önünde müşteriler için ayrılmış masaların hemen yanında ipleri atmış bir taburenin üzerine çökmüş, elli yaşlarında, şalvarı yamalı, yeleğinin düğmeleri kopmuş ( bir filketeyle iki yokluğunu iliklemiş) yumurta topuk ayakkabıları turizmin cillop gibi yollarında aşına aşına yamulmuş, biri adidas öteki polo olmak üzere iki tek çorabı ayaklarına geçirmiş ( bunun ayrımına varabilecek kadar görmüş ama umursamayacak kadar tökezlemiş) şalvarının paçasını çorabın arasına sıkıştırmış bir adam, elinde yarım bir somun ve bir bardak suyla oturmuştu.(bazen ekmekten bir lokma koparıp suya batırıyordu, bundan ekmeğin dünden kalma olduğu fikrine kapılmıştım/ya da daha önceden...) 
Genç kadınların hadım erkekleri bile erekte edecek kadar alımlı geçtiği caddede, sağa sola şehvet ve günibirlik turistik sevişme mesajları kodlanırken tüm arzularını bastırmış bir sufi edasıyla sadece suyuna ve ekmeğine odaklanmıştı. Onca akılçelen etmenler arasında onun aklını çelen tek şey her lokmadan sonra kısalan ekmeğin boyutuydu.( arada bir ekmeğini göz hizasına kaldırıp bakmasından anlamıştım bunu) 
...
Pastanenin içinde birbirinden güzel pastalar, börekler, kekler camekanın raflarına dizilmişti, adam tam karşısında duruyordu camekanın. Varlık ve yokluğu yaşamın rutininde gözler önüne seren eşsiz bir o kadar da acıklı manzaraydı, gördüğüm. Böyle derin betimlemelere dalıp kendimden ve ortamdan soyutlandığım anda pastanenin sahibinin sesiyle irkildim. Pastanenin sahibi hemen çaprazında, boynunda kalın altın bir kolye, rado saat ve rayban gözlükle oturan müşteriyle diyaloğa girmişti. Muhabbet bizim sufinin üzerinden ilerliyordu. Diyalog aynen şuydu:
- Şefim kim bu dayı?
+bizim bu çarşının delisidir efendim. Böyle öğle vakitleri gelir buraya, bizde hayrımıza doyururuz karnını, ne yapalım.
-Allah hayrınızı kabul etsin, iyi iyi...
Döndüm adamın yüzüne baktım, ağzı kulaklarında, yaptığı "hayır işi" mutlu etmişti kendini. Dükkan baştan aşağı taze yiyecekler ve çeşitli içeceklerle doluyken verdiği dünden kalma yarım somun ekmek ve bir bardak suyla tüm insani vazifesini yapmışçasına arkasına yaslanıp göğsünü gere gere böbürlenebilmişti.
Nitekim bizim sufi "neden bir parça pasta ve bir bardak çay vermiyorsun?" demeyecek kadar zengin, dükkanın sahibide bunları teklif edemeyecek kadar fakirdi...
- Bwr Taş.

31 Ağustos 2016 Çarşamba

Sanki bir savaş alanındayım..Her taraftan kuşatılmış gibiyim..Yok yok ruhsal bir sorun değil.Henüz kendimi dinleyip keyfi ertelenmiş depresyonlar geçirecek kadar ferahlamadı başım..Hala elle tutulur şeylerdeyim..Çapraz ateş altında kum çuvallarından bir barikatın arkasından çıkıp koşmak zorundayım..Sağımdan solumdan, önümden sürekli ateş ediliyor..Birşeyler soruyor, bir şeyler istiyor insanlar..Cevap veriyorum ama ikna olmuyorlar..Hiç bir şey istemediğimde de ikna olmuyorlar..Kendime çok şey lazım, ve bir sürü sorumluluğum var..Bir sürü insana yetişmem lazım..Yorgun değilim ama beni dinlemekten usanan insanlara anlatmaktan yoruldum...Geri dönmek çok kolay ama başlangıcıma dönemem artık devam etmem lazım..Bu engelleri, bu tuzakları aşmam lazım..Hem koşasım hem de ana avrat küfredesim var...Alnından öpmem gereken bir kaç kişi hariç yine yapayalnızım...Kapkaranlığım...

ŞİİR BLOGDA

Eğer yapabilseydim,
Kendimi senin ceplerine sığdırırdım.
Bir an delirebilseydim,
Seni bomboş bir odaya kapatır ve kafalamı duvarlara vura vura "gitme" derdim.
Gitme.
Çünkü kaybolmuş gibi hissediyorum sen gidince.
Eksiliyorum.
Bilemiyorum ellerimi nereye koyacağımı.
Boğazım düğümleniyor,yutkunamıyorum.
Çünkü bir ağrı saplanıyor ciğerlerime,
Dayanamıyorum.
Gitme.
Sen gidince kardeşliğini unutuyor halklarım.
Savaşların ortasında kalıyorum,
Vuruluyorum,
Yaralanıyorum..
Eğer becerebilseydim göğsümü avuçlarına bırakırdım.
Bir an delirebilseydim,
Gösterirdim sana sen gidince kanser olan yanlarımın dökülen saçlarını.
Nasıl da acıtıyor olduğunu gözyaşlarımın yanaklarımı..
Üzerime evlerin, denizlerin, yolların, göklerin yıkıldığını.
Bir enkazın altında nefessiz kaldığımı.
Kaybettiğimi umudumun bekareketini..
Diyebilseydim,
"Gitme" derdim !
Seninle uysallaşıyor benim içimdeki öfke.
Yani bir sabah uyanıyor ve kesmiyorsam bu dünyanın bileklerini dikine senin gözlerinin rengini barındırıyor diye..
Gitme.
Seninle güzelleşiyorum ben.
Kaybettiğim kimliğimi buluyorum kokunda..
Baharlar buluyorum,
Sebepler buluyorum,
Yarınlar buluyorum.
Gitme,
Yurdum olan adına, mülteci hissediyorum.
Nursen Yıldırım

30 Ağustos 2016 Salı

OKUNMAYA DEĞER..HAÇANNNN....
Newyork'ta ikiz kuleler yıkılmadan önce bir adamla bir kadın kulelerin tepesinde akşam yemeği yiyorlarmış.Romantik bir yer, ortam süper, Newyork acayip güzel, kemancılar, yemek... herşey süper... kadın mest... başlamışlar muhabbete.. adam konuştukça kadın hayran, adam konuştukça kadın hayran.. adam en sonunda konuyu yatağa getirmiş:- Yatalım mı?? demiş..Kadın, birden ayağa kalkmış;- Lanet olsun size, bütün erkekler aynısınız..aklınız fikriniz yatakta.. deyip kendini camdan aşağıya atmış..65. katta bir İngiliz camı açmış hava alıyor.. bi bakmış ki kadın düşüyor.. kadını belinden yakalamış..;Napıyorsun?? demiş..Kadın ağlamaklı;Yaşamak istemiyorum. . demiş..İngiliz;- Olur mu hiç, hayat güzel, bak, seninle Londra'ya gideriz..Kadın;- eee sonra? demiş..İngiliz;- Orada benim şatom var
- eeee sonra??- Atlara bineriz, av partilerine katılırız..- eee, sonra?- en güzel viskileri içeriz- sonra??- Şöminemizin karşısına geçeriz..- eee??- sonra da yatarız .. demiş İngiliz..- Kadın yeniden ağlamaya başlamış;- Allah kahretsin, bütün erkekler aynısınız,lanet olsun , aklınız fikriniz yatakta.. demiş ve atmış kendini camdan aşağı..45. katta bir Fransız balkonda hava alıyor.. bi bakmış kadının biri düşüyor, hemen kadını belinden yakalamış;- Napıyorsun? demiş..Kadın ağlamaklı;- nefret ediyorum, yaşamak istemiyorum, hayat çok kötü.. demiş..Fransız;- olur mu.. hayat çok güzel.. seninle Paris'e gideriz..- eee, sonra??- cafelerde otururuz..- ee, sonra?? demiş kadın..- şanzelizede otururuz..- sonra??- en güzel yemekleri yeriz.. en güzel şarapları içeriz..- eee??- sonra, müzeleri gezeriz, elele tutuşup Eyfel'e çıkarız..- eee,sonra?? demiş kadın..- ordan benim çiftliğime geçeriz..- eee,sonra??- yıllanmış bi şarap açarız..- sonra??- şarabımızı içeriz..- eee??- sonra da yatarız.. demiş Fransız..Kadın yine ağlamaya başlamış; - lanet olsun size.. bütün erkekler aynısınız,aklınız fikriniz yatakta.. deyip kendini tekrar camdan aşağıya atmış...18.katta Temel balkonda hava alıyor... bi bakmış kadının biri düşüyor..yakalamış belinden hemen;- ne ediysun?? demiş..kadın ağlamaklı;- yaşamak istemiyorum. . demiş..Temel;- olur mu, hayat çok güzel daa.. demiş..- seninle Rize'ye cideruz..- ee, sonra??- ee, çay toplaruz..- ee, sonra??- yaylaya çikaruz..- ee, sonra??- ee, horon teperuz..- ee,sonra??- baktuk sikulduk,deniz kenarına ineruz..- ee,sonra??- denize açiluruz..- ee,sonra??- ee, hamsi tutaruk..- ee, sonra??- hamsi tava yeruk..- ee,sonra??- hamsi buğulama yeruk..- ee,sonra?- hamsikoli yeruk..- ee,sonra??- hamsili pilav yeruk..- ee,sonra?- hamsi çorbası içeruk..- ee,sonra??- hamsi reçelu yeruk..- ee,sonra??- hamsili ekmek yeruk...- ee,sonra??- hamsi çorbası içeruk..- eeee, yani yatmıycak mıyız..? demiş kadın.Temel kadına bakmış;- Orospii!!! demiş, atmış kadını camdan aşağıya...

                        30 Ağustos Zafer Bayramı




Zafer Bayramı, 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da Mustafa Kemal'in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz'u anmak için Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde[1] her yıl 30 Ağustos günü kutlanan ulusal bayramıdır.
Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi adıyla da bilinen Büyük Taarruz'un başarıyla sonuçlanmasından sonra Yunan orduları İzmir'e kadar takip edilmiş; 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuştur. İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder. İlk kez 1924 yılında Afyon'da Başkumandan Zaferi adıyla kutlanan 30 Ağustos günü, Türkiye'de 1926'dan itibaren Zafer Bayramı olarak kutlanmaktadır.
Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun işgalci güçlere son ve kesin darbeyi vurmasını sağlamak ve Anadolu'dan atmak için düşünülüp planlanan gizli bir harekât idi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 20 Temmuz 1922'deki oturumunda kendisine dördüncü kez olmak üzere Başkomutanlık yetkisi verilen Mustafa Kemal Paşa taarruz kararını haziran ayında almış ve hazırlıkları gizli olarak yürütmüştü. Büyük Taarruz Ağustos'un 26'sını 27'sine bağlayan gece Afyon'da başlamış, Aslıhan civarında kuşatılan düşman birliklerinin Mustafa Kemal Paşa'nın bizzat idare ettiği Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde imha edilmesi ile Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştı.

Bayramın geçmişi

30 Ağustos günü, ilk kez 1924'te Dumlupınar'da Çal Köyü yakınlarında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'in katıldığı bir törenle Başkumandan Zaferi adıyla kutlanmıştır. Zaferi kutlamak için iki yıl beklemenin en önemli nedeni 1923 yılının yeni Türkiye açısından hem ulusal hem de uluslararası alanda yoğunluğun had safhada olmasıydı.[2]
Çal Köyü'nde gerçekleşen ilk törende Mustafa Kemal, milli ruhun canlı tutulmasının önemini vurgulamış ve Meçhul Asker Abidesi'nin temelini eşi Latife Hanım ile beraber atmıştır.[3]
Başkumandan Zaferi 1926'dan itibaren Zafer Bayramı olarak kutlanmaktadır. 1 Nisan 1926’da kabul edilen Zafer Bayramı Kanunu'nda 30 Ağustos Başkumandan Muharebesi gününün Cumhuriyet ordu ve donanmasının Zafer Bayramı olduğu, her yıl dönümünde bu bayram gününün kara, deniz ve hava kuvvetleri tarafından kutlanacağı belirtilir. Aynı yıl, dönemin Savunma Bakanı Recep Peker’in yayınladığı bir genelge ile bayram törenlerinde neler yapılacağı detaylı bir şekilde belirtilmiştir. Ancak 1930’ların ortalarına kadar ilk tören gibi üst düzeyde gerçekleşen Büyük Zafer kutlaması veya anma töreni yapılmamıştır.[2] Hava Kuvvetlerinin ülke savunmasında önemli bir yeri olması nedeniyle, Tayyare Cemiyeti de 30 Ağustos tarihini "Tayyare Bayramı" olarak adlandırmıştır.
Zafer Bayramı için özellikle 1960’lardan itibaren daha kapsamlı ve katılımlı bir şekilde kutlamalar yapılmaya başlanmıştır.[2] 30 Ağustos, Türkiye'de askeri okulların mezuniyet törenlerini yaptıkları gün olmuştur; ayrıca tüm subay ve astsubay rütbe değişiklikleri bu tarihte geçerli olmaktadır. Zafer Bayramı uzun yıllar Genelkurmaybaşkanı'nın tebrikleri kabul ettiği bir bayram olarak kutlanmış; bu durum Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Başkomutan sıfatıyla kutlamalara ev sahipliği yaptığı 2011 yılından itibaren değişmiştir


29 Ağustos 2016 Pazartesi

MMMMM mmmm MMMM yemeği....


Burası yemek tarifleri veren bir blog değil..Burası yaşamın içinden bir blog..Ve denenmeye değer bir yemek tarifi veriyorum şimdi.....Bir mübadil yemeğidir..Patlıcanları çizgili soyun, dörde bölün, uzun gözüküyorsa onları da ikiye bölün..Tavaya sıralayın..Üstüne iri doğranmış fazla yakmayan sivri biberler, üstüne ince kıyılmış bol domates..Arzuya göre sarımsak..Zeytinyağı ve tuzu serpip kısık ateşte su eklemeden ağzını kapatıp pişirin..Valla deneyin..Ömer önce ben istemem dedi ve dolu birt tabak komşuya indirdim..Sonra çok sevdi..En kısa zaman da yeniden yapacağım...Zamansızlıktan kahvaltı ve makarnayla geçiştirdik senelerce..Şimdi sebze zamanı..Herkese afiyet olsun.....

28 Ağustos 2016 Pazar

S.O.S.

S.O.S.
[ FİLİZ KARATEPE WHO TAKES CARE OF 300 DOGS AND 40 CATS AS WELL AS MY 15 DOGS FROM BAFRA, IN ANTALYA AT SEVGİ ANİMAL SHELTER BEEN TO A CAR ACCIDENT. HER RIBS ARE BROKEN AND THE CAR IN RUINS. AT THIS CONDITION SHE CANT TAKE LEFT OVER FOODS FROM HOTELS FOR THE SHELTER . IT IS EMERGENCY, SEEKİNG FOR VOLUNTEERS FOR WORK AND DRY FOOD (DOG AND CAT FOOD, GAZETTE) SUPPLIES... FOR ATTENTION OF ALL MY SENSITIVE FRIENDS.. I WILL GIVE SHİPPİNG ADRESS TO WHO ASKS FOR IT.. YOU CAN REACH ME BY A PM OR CALLING ME VIA 0 541 514 71 00... THANKS....

S.O.S...S.O.S.

S.O.S...S.O.S.
15 BAFRALI EVLADIMA DA ANNELİK YAPAN, 300 KÖPEK 40 KEDİ NÜFUSLU ANTALYA BİR SEVGİ BARINAĞI İDARECİSİ FİLİZ KARATEPE HANIM DÜN CİDDİ BİR TRAFİK KAZASI GEÇİRDİ..KABURGALARI KIRIK VE ARABASI HURDA HALDE..ŞU KOŞULLARDA BARINAĞA OTELLERDEN YEMEK ARTIĞI ALACAK DURUMDA DEĞİL..ÇOK ACİL ANTALYA VE CİVARINDAN BARINAK İŞLEİRNE YARDIM EDEBİLECEK GÖNÜLLÜLER VE KURU MAMA (KEDİ VE KÖPEK MAMASI, GAZETE,) TAKVİYESİ LAZIMDIR..TÜM DUYARLI ARKADAŞLARIMIN DİKKATİNE..İSTEYENLERE KARGO ADRESİ VERECEĞİM...MESAJ YADA 0 541 514 71 00 DAN ULAŞABİLİRSİNİZ...TEŞEKKÜRLER...

Altı yıl önceki Facebook paylaşımım..Hala geçerli maalesef...Düzelme yok...



Çölde emziren bir köpek ürkmesin diye kervanın yolunu değiştiren ve köpeğin başına kervan geçene kadar bir nöbetçi koyan mübarek insanın ümmetiyken ve günümüzde din bu kadar önemliyken nasıl bu kadar hayvan düşmanı olabiliyoruz.Bu bakışları yaratanlar Allah'tan korkmaz mı? Dünya sadece bize ait olsaydı Nuhun gemisine her türden bir çift hayvan konur muydu. Neden rızkımızda hakları olduğunu unutuyoruz.Neden insanız diye diretiyoruz.Yaşam haklarına saygı duymuyorsak ve zevk için öldüren tek canlı bizlersek..Gerçek hayvan bizleriz.Neden inkar ediyoruz? 

ÖNSÖZ (Uzunca Söz 1.)

Tamam tamam kendimi önsözleyeyim...Babama göre 1964, anneme göre 1965 doğumluyum..Babam aslan burcu, annem o gün babamın alkollü olup yanlış kaydettirdiğini ifade ederek (iddia etti demiyorum dikkat..annem hep haklıydı, her konuda) yengeç burcu olduğumu söyler..Babam burç bilmez aslında, 15.08 yazdırmış, annem 14.07 der gün ve ayıma..Çocukluğum anneannem ve babam arasında geçti..Annemle babam bir kaç defa ayrılıp barıştılar..Traktör tepesinde eşya taşıdığım ve vedalaştığım küçük kız-genç kız odalarımın kireç badanalı duvarları hala gözlerimin önünde..Şiir yazardım hep ve hayvan kurtarırdım..Eve sürekli bebek kediler getirirdim ama hiç annelerinden ayırmazdım..Başıboş avare bebekler ve kabuğu kırık kaplumbağalar..Annem ilgilenir, ilaç verir, karınlarını doyurur ve yuva yapardı onlara bahçemizde...Babam çok tutucuydu kız orta mektebine yazdırdı beni..Dikiş nakış pek beceremedim..En iyi dersim edebiyattı ve annemle babam orta sonda yine ayrılınca teyzemlere dil döküp normal liseye yazıldım...Üniversite sınavları tam handikaptı..Her kafadan bir ses çıkıyordu..Sınavda doğru yaptığım sözelleri silip sayısal yaptım..Salağın teki öyle yapmamı, yoksa barajı aşamayacağımı söylemişti..Matematiğe de basıyordu kafam..Eşit ağırlık çıktı sanırım ve Konya hukuğu tutuyordu puanlarım ama babamla barışıldı o dönem..Babam uzağa göndermem dedi..Hayvan gibi puanlarla Amasya meslek yüksek okulu muhasebe bölümüne gittim..okulda herkes tembel ve tek sınavla gelmişti oraya..Sorumsuz çocuklardı çoğu..Ben okulu bitirip bir işe girip anneme bakmalıydım..Artık ne babama ne de teyzemlere tahammül edemiyordu, tansiyon hastası olmuştu..
Vışşşş....Yine çok uzatmışım..Sonra devam edelim..Arkası başka gün.....

27 Ağustos 2016 Cumartesi

Bir Yuva İlanı Samsun




Bafra'da bir benzin istasyonuna terkedilmiş..Bir araçtan bırakıldığı için geçen tüm araçlara koşuyormuş..Ezileceği için bir arkadaş tarafından alnıp, Samsun da özel bir pansiyona götürüldü..Benden izin isteyip götürdüğü  ve bir daha ilgilenmediği için tüm pansiyon masrafı da bana kaldı..Senedim felan var şükür...Bunları aşarız da..Bu evladın pskolojisi bozulmaya başladı..Gülen yüzü soluyor..Minicik bir pinçer kırması..8 kg ..Erkek..Bir bahçeli evde, korunaklı, size alışana kadar kaçamayacağı bir bahçede iyi bir kulübede..Yaşar gider garibim.Arada oynarsınız, bir sırt asması ile gezdirirsiniz..Arkadaş olursunuz..Düşünürseniz bana mesaj yazın yada 0 541 514 71 00 ı arayın..Teşekkürler...

Silahları Severim...



Evet silahları severim..Yarım kan Karadenizliyim..Ninem Ardeşenli haçan..İlk resimdeki silahı yeğlerim ama yaşadığım yer itibarıyle genelde ikinci resimdeki konumda oluyorum..Netcez...İdare etcez..Çaktırmayın...

Ailem...


Melek annem ve canım oğlum....Oğlumun birinci doğum gününde...

Bazı İnsanlar Ve Ezikler....



Bazı insanlar vardır...Çok hayvanseverdir..Evin full doluyken ve yatacak yerin yokken bile sana pansiyona bıraktığın köpek için hesap sorar ve seni suçlar..Ama bir geceliğine iki aylık bir bebek köpek bırakırsın, yatağının kenarını dişledi diye sana vatsaptan resim atar ve sabah erkenden o minicik bebeği götürüp bir çöp gibi senin çalıştığın pansiyona atar..Bi de benim gibi ''ezikler'' vardır..Otuz kedi on beş köpek ile yaşadığı evden çıkınca, laminatları cebinden para ödeyip değiştirir ve yeni laminat döşenmeden önce kara betonu, her silmede simsiyah kumları çıka çıka litrelerce güzel kokulu deterjanla siler..Sonra gider, para verip köpeklerine baktırdığı pansiyona mama taşır, yerlerden kakaları, yaprakları temizler..Bazı insanlar gibi çok hayvansever değildir benim gibi ezikler..Beden işçisidir, ameledir, ikinci sınıf vatandaştır..Adam yerine konmaz..Kendi kendine mutlu olur..Vicdanım rahat, ben insanım der..Onları sadece hayvanları alkışlar....

  

Bone Farkı




Kırımızı et, insan sağlığına zararlıdır...Sebze ile beslenin..Ara sıra bir dürümden bi şey olmaz diyorsanız, şefin bone takanını tercih edin...BONE ÖNEMLİ...

Sabah şerifleri dermişim..Günaydın dermişim....






Günaydın Millet....Savaşa hazır mıyız? Hayata, insanlara, zorluklara ve zaferlere ?

26 Ağustos 2016 Cuma

Kimsem Kimim Yahu...

                     Ben Kim miyim?

Blogumu açarken, oğlum öncelikle kısa bir yazı ile tanımayanlar için kendimi tanıtmam gerektiğini söyledi...Delişmenliğimi, daldan dala konacağımı, ağzıma ve yüreğime geleni yazacağımı bildiğinden..Yeni okuyacaklara bir nezaket girişi iyi olur aslında ama öyle kabataslak bir önsöz ile kendimi anlatamam ki..Ben normal standartlarımda, kafama göre, albümlerim, yazılarım, resimlerim arasında yeri geldiğinde anlatayım mı kendimi..Evet evet en iyisi bu olacak...Ben geldim, hoşgeldim...

En samimi kız arkadaşımla ilk tanışmam....


Yükseleni kova olan her yengeç kadını mı böyle yoksa ben mi huysuzum bilmiyorum ama hayatım boyu sayısız kadın arkadaş edinmeme rağmen hiç biri ile ömür boyu dostluk kuramadım..Tek bir kadın hariç..İşte bu resim, hayatım boyu anlaşabildiğim ve asla kavga etmediğim tek kadın arkadaşım ile ilk tanıştığım günlerden bir anı...Sene 2009...Akmel hanım ile birbirimizi tanıma fasılları....

Merhaba...Blogumun ilk dakikaları..Bir çocuk doğuruyor olmanın sancıları bedenimde.....

    
     Bir 8 Mart Dünya Kadınlar gününde, Bafra'da düzenlenen bir şiir yarışması için yazdığım ''Adım Kadın''şiirimden kısa bir alıntı ile başlamak istedim..Birinci oldum ama finansman sorunları nedeniyle vaat edilen ödülü alamamıştım..Hep bahtsızmışım...Ama o gece şiirimi salona seslendirmenin verdiği haz, alacağım ödülden daha değerliydi..

     Adem'in kaburgasından yaratıldığım söylense de,
     Üzerinde durduğum kendi ayaklarım....


                                                                                             Kader Yılmaz (Amazon)